Kenan Fani Doğan

Kenan Fani Doğan

01 Ekim 2013

Kars isminin anlamı ve kökeni üzerine bir deneme..


Kaşgarlı Mahmud (M.S. 1008 - 1105), Divanü Lügat-it Türk adlı eserinde Kars adını "deve tüyünden yada koyun tüyünden yapılan elbise" olarak nitelemektedir.

12 Eylül sonrası profesörlüğe yükseltilen aşırı türkçülerden Fehrettin Kırzioğlu ise W. Barthold'a dayandırarak "Barthold'un Karsa adının Ermenistan - Gürcistan yolu üzerinde bulunması dolayısı ile gürcüce "Kari" (kapı) kelimesi ile alakalı karis-kalaki (kapı şehri) tabirinden geldiği hususundaki ifade hakikate uygun görünmektedir" der. ( Fahrettin Kırzioğlu, Kars maddesi, İslam Ansiklopedisi, C.1, s. 347 )

Milattan önceki dönemlerde yaşayan coğrafyacılardan Klaudios Ptolemaios (M.Ö. 90 - 170) yöreye Khorsa derken, Strabon (M.Ö. 63 - M.S. 24) yöreye Khorzene demektedir.

Tüm bunlara karşın; "Urartu zamanında Urumiye Gölü kuzeyinde yer alan KIRZANİ bölge adı geçmektedir. Kırzani yöresinin de dahil olduğu alan müslümanların Meryemnişin, ermenilerin Vaspurakan dedikleri bölgedir. Kars havalisi de bu bağlamda ele alınıyordu." (Bilal Aksoy, Tarihsel değişim sürecinde Tunceli, s. 160)

Bahse konu ismin grekçede "Aspourakan, Basprakania, Baasprakan şeklinde versiyonları da vardır." (Bilge Umar, Türkiye'de Tarihsel Adlar, s. 815)

Buradaki Vaspurakan ismi konuyu netleştiriyor. Ermenilerin Vaspurakan dedikleri yöre tam olarak neresiydi ve diğer halklar bu coğrafyayı nasıl isimlendiriyorlardı?

Yukardaki alıntılarda cevabı bulunmayan bu soruyu biz cevaplandıralım. Yöreye, ermenilerin dışındaki İrani kavimler ve Zagros'un batısında yer alan kürtler Kasparakan diyorlardı. Bu isim ermeniceye geçtiğinde Vaspurakan olarak telaffuz ediliyordu. Vaspurakan isminin aslı Kasparakan'dır. Par sözcüğü eski kürtçede tam da arapça kabile sözcüğünün karşılığıdır. Günümüzde kullanılan aşiret sözcüğü de arapçadır ve bu dildeki on sayısını ifade edem "aşir-aşra" sözcüğünden türetilmiştir. Kas-para-kan, Kas (Kaşşu-Kassit) toplulukları anlamına gelmektedir. Kan soneki günümüz soranisinde hala çoğul eki olarak kullanılmaktadır.

Kasparakan ise yerlilerin verdiği isimdir. Aynı ismin eskiden Küçük Medya olarak da anılan tüm Azerbaycan'a verildiğini biliyoruz. Babil yenilgisinden sonra Asurlular tarafından ülkeleri işgal edilen Kassitler ülkelerinden sökülerek M.Ö. 13. yüzyıldan itibaren birkaç yüzyıl boyunca sürekli kuzeye itildiler. Zagros dağlarının batısına da yayılan Kassit toplulukları ağırlıklı olarak doğuda Hazar denizi, batıda Murat ve Karasu nehirlerinin kaynakları, güneyde Urmiye gölü, kuzeyde Kafkas'larla çevrili alanda toplandı ve hakimiyet kurdular. Bu bölgeye grek ve ermenilerden farklı olarak Kaspiana da deniliyor. Kaspis (Hazar) Denizi adını Kasparlardan yani Kassu topluluklarından alıyor. Günümüzde bu ülkeden geriye İran'ın egemenliğinde sınırları daraltılmış Kazvin eyaleti kalmıştır.

Kassitlerin ülkelerinden igalle kuzeye itilmeleri Med ve Pers imparatorluklarının tarih sahnesine çıkmasından öncedir. Yine Med ve Perslerden İran'ı baştan başa işgal ederek impartorluk kuran Asur'la ittifak yapan, akrabalık ilişkileri kuran Sigit kavmi vardır. Urartu belgeleri bu her iki kavmin Med ve Perslerden önce bölgede hükümran oduğuna tanıklık ediyor. Aynı bilgiler Asur kroniklerinde de yer alıyor. Asur kaynaklarında özellikle Susa ve Saqqiz şehirlerini kurarak başkent edinen Sigit kavmiyle ilgili daha geniş bilgiler var. Urartu belgeleri Sigitlerden "Zekertular" olarak bahsediyor, Asurlular, Sigitlere "İşguza yada Şikuzi" diyorlar. Sigit kralı Partatua (Pertev) Asur kralının kızıyla evlenerek ittifakı akrabalığa dönüştürüyor. Sigitler bu nedenle Med topluluklarına hasım, aynı şekilde Perslerle de uzlaşmıyorlar. Her iki hanedanlık döneminde de askeri saldırılara uğruyor, göçe zorlanıyorlar. Kassitlerin bu ihtilaflarda kimin yanında yer aldığına dair bilgilere şimdilik sahip değiliz. Anılan dönemde Grekler henüz bölgede görülmemiş, ermenilerin tarih sahnesine çıkması içinse daha bin üzçyüz yıl gerekli. Kasparakan yada Kaspiana adları Hellen istilasından ise yaklaşık bin yıl daha eski.

Şimdi yapacağımız alıntılarla bu Kasparakanlıların nerlerde yaşadıklaına bir göz atalım.

"Dersim'in Nazımiye ve Plümer ilçelerinde yerleşik bulunan Karsanlılar hakkında farklı yorumlar yapılmıştır. Bununla birlikte ortak kanı odur ki Karsanlıların "Kars" havalisinden geldiklerine binaen Karsan adını aldıklarıdır. Karsanlıların kendilerini Şadililerle ilişkili göstermeleri de bu kanıyı güçlendirmektedir. Dolayısıyla Karsanlılar Şeddadi Hanedanlığı'nın ahalisinden idiler. Ancak, Şarik listesinde dolaysız olarak Şadililerin değil de Karsanlıların adının geçmesi onların Dersim yöresine daha önce geldiklerinden olsa gerektir. XIII. yüzyılda Azerbaycan ve Arran bölgelerine yabancı kavimlerin en başta da Moğolların akınları başlayınca, o sıralar Kars ve çevresinde yerleşik bulunan bir kısım halk Dersim'e doğru göç etmişlerdir. Ezcümle bunlara Karsanlılar adı verilmiştir." (Bilal Aksoy, Tarihsel değişim sürecinde Tunceli, s. 159)

İlk istila hareketi Moğollarınki değildir, yöre daha önce de büyük çaplı saldırıya uğramıştır.

"Alp Arslan'ın ikinci Gürcistan seferi (1067), kuzeyden gelen ve Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nun kendi nüfuz ve hatta hakimiyet bölgesi saydığı bölgeleri tehdit eden Alan istilası (Ekim 1065) üzerine olmuştur. Müslüman Şeddad oğulları (Şadili) hükümdarı Ebü'l Esvar'ın payitahtı Gence'ye dönerek, kışın yaklaşması üzerine kıtalarını yerlerine göndermesini fırsat bilen Alanlar Demirkapu'yu (Hazar denizinin hemen batı kıyısında K.F.D.) geçerek Şekki (Kakhetia) ve Hazar ülkesine girdiler. Kafirlerle yani Abhaz kralı Bagrat ile birleşerek Şeddad oğulları ülkesi olan Erran'ı işgal ettiler." (M. A. Köymen, Alpaslan ve Zamanı, s.37)

Son alıntıda "Şekki Ülkesi" olarak bahsedilen yöre Şikakilerin yaşadığı yöredir, İsmail Ağa Şikaki'nin öldürülmesine kadar içişlerine karıştırmayan, alabildiğince bağımsız davranan bir devlet olarak varlığını sürdürmüştür. Bazı müelliflerce Şikaklara "Kakhetia" denmesi ise sıklıkla vurguladığım Sigit-Keti yada Saka-Hitit yankınlığını işaret eder niteliktedir. Kuşkusuz tek dayanağımız bu değildir, Pala kavmini ve dilini inceleyenler binlerce kanıt bulurlar. Demek ki Sigitlere Zekertu denebiliyor, baştaki Zek sözcüğü Sigiti gösterirken ikinci sözcük olan Kertu ise kürtleri gösteriyor. Yine Kaspiana ve Kasparakan isimleriyle aynı yöreyi işaret eden isim Urartu belgelerinde Kırziana şeklinde zikrediliyor. Hint avrupalı dillerde son derece yaygın olan D-Z dönüşümleri gözönünde bulundurulduğunda Kırziana ismini Kırdiana diye okumak ve seslendirmek pek ala mümkündür ve hiç yanlış olmaz. Hepsinden önemlisi bu coğrafya isimleri burada yaşayan kavme atfen verilmiş isimlerdir ve bu kavmin ahfadı olan topluluklar bugün farklı aşiretler olarak ama aynı isim altında kürtlerin içinde yaşamakta ve kendilerini kürt olarak tanımlamaktadırlar.

Sonuç olarak; Kars ismini sadece tek form ve de bir şehirle sınırlı tutmamız büyük bir yanlışı davet eder, zira isim Kars'tan ibaret değil, tedricen evrilerek sırasıyla Kırziana, Kasparakan, Kaspiana, Khorzen formlarına dönüşmüş nihayette Karsan ve Kars şeklinde söylenir olmuştur. Bölgenin önceki isimlerinin hepsinde başta yer alan "K" konsonantı kürt dilinin fonolojik kuralları gereği normal "K" değerindedir. İsim Kars'a evrildikten sonra yine fonolojik bir zorunlulukla "K" konsonantı yerini "Q" konsonantına bırakmıştır. Günümüz kürt lehçelerinde bu nedenle gırtlak vurgulu "Q" ile telaffuz edilmektedir. Telaffuz esas alındığında ismin kürtçe doğru yazımının Qers olduğunu kabul etmek gerekecektir, fakat Qers formu eski ve orijinal form değildir, bu nedenle etimolojik önceliğe sahip değildir.

İkinci ve en az bunun kadar önemli bir hususta; gerek Kırziana'nın Uratu belgelerinden ve gerekse Vaspurakan'ın Honigmann tarafından neşrolunan "Armenia Byzantia" haritasından; Urmiye'den Kafkaslara, Kaspian denizinin batı sahilinden Van Gölü'nün kuzeybatısına kadar neredeyse bugünkü Anatolia'nın yarısından daha büyük bir coğrafya ile eşdeğer büyüklükte olduğu anlaşılmaktadır.

Aynı fonolojik dönüşüm Karan aşiretler topluluğunun isminde de görülmektedir. İmparatorlukların her ikisinde de iskelet sayılabilecek yedi krallıktan biri olan bu konfederasyon Part ve Sasani yazımlarında Karan şeklinde yer alırken, günümüzde Qeran olarak telaffuz edilmektedir. Sonuç itibarıyla "K-Q" dönüşümü gerçektir ama eski ve de orijinal olanın "K"li form olması dolayısıyla eski yazımlarda bu formla aranması ve etimolojik değerlendirmede "K" içeren formun esas alınması gerekmektedir.

Yine malumat olsun diye yazıyorum. Bugün bir dönemlerin büyük konfederasyonu Karan'ı aşiretler düzeyinde hemen hemen hiçbir kürt araştırmacısı izlemiyor. Günümüz Haydaran, Hamdiki, Ademi Laçıki, Mahirhoran, Milli, Azizi, Karsan, Qarvaşan, Şadili aşiretleri eskiden Karan konfederasyonunu meydana getiren aşiretler olup bugün bunlardan bir kaçı kendi başına konfederasyon haline gelmiştir. Haydaranlılardan Güney'e yönelenler şafiliği, kuzeye Dersim ve Erzincan yörelerine yönelenler ise şiiliği benimsemiş durumdadırlar.

Konuyu dağıtmamak için kısa makalemde aşiret bilgilerini genişçe kullanmaktan kaçındım.

Anabasis'te bahsi geçen Kardukh'ların ülkesini lokalize etmek gerektiğinde yine bu bilgilere başvurulacağı tabiidir. Onbinlerin nereden geçtiğine kürt araştırmacılar da dahil tatminkar cevap verilemeyişi, eski aşiret birliklerinin yeterince araştırılmayışı kadar bu aşiretlerin nerede arandıklarıyla ilgili bir eksikliğin sonucudur. Oysaki bu bilgiler sarihtir ve kürt kaynaklarında da vardır.


*


Not: Bu makalemde şahsen tanışıyor olmaktan büyük mutluluk duyduğum değerli araştırmacı Bilal Aksoy'un "Tarihsel Değişim Sürecinde Tunceli" adlı eserinden yararlandım. Bazı dipnotlarını kitaptaki asıllarına sadık kalarak aktardım. Sayın Bilal Aksoy'a şükranlarımı sunmayı borç addediyorum.










 

Hiç yorum yok :