Kenan Fani Doğan

Kenan Fani Doğan

16 Ocak 2015

Bala-beth-ene yada Pali


Bala, oğul tanrının sıfatıdır. Lis'in oğlu yada balası yada eşi olan savaşçı tanrı anlamında Balalis (Bedlis) şehir isminde de yer almaktadır. Dersim'in Balaban aşiretinin isminde de aynı Bala'yı görmek mümkün. Palandöken deniyor, aslı Palan-duekon-dır. Zazalar Palonduekon derler. Pal kök sözcüğünü burada da görüyoruz. Oğul tanrının öne çıkan özelliği yenilmez savaşçı olmasıdır, aynı zamanda savaş tanrısıdır.

Zıkani yada sakawani aşiretler (iskitler) ilk tasnifte Pal ve Ned diye iki büyük kola ayrılırlar. Pal toplulukları savaşçı kabilelerin genel ismidir, hayvancılık yada toprak tarımıyla uğraşan aşiretlere ise Ned aşiretleri denmektedir.

Pal kök sözcüğü bir savaş aleti olan pala isimine de temel teşkil etmektedir. Ayrıca Hitit'in Pala eyaleti var. Sangarios nehrine kadar uzanıyor. Hitit'in batıya doğru savaş yürüten savaşçı topluluklarına izafeten eyalete bu ismin verilmiş olduğu son derece açık. Türkler bu akıncı-fatih terimlerini bizanslılardan öğrendiler, rumlar ise trakyalılardan öğrenmişti, türkler bu terimi kendi dillerine çevirdiler. Pala ve Sakaria isimlerinin Hitit döneminde yanyana oluşu kürtlerin kökenine ilişkin önemli bir bilgidir.

Kürtler Pali diyor.

Balabethene sözcüğünü incelerken Pal ve sinonimi olan Bala sözcüklerini incelemiş olduk. Bala tanrı sıfatı olması nedeniyle yüce, yüksek, yiğit anlamlarında da kullanılıyor. Beth sözcüğü alpha-beth'deki bethdir. Ev anlamına gelen bu sözcük sami dillerinden asurca ve ibranicede var. Başlangıçta çadır anlamına geliyor bilahare ev anlamında kullanılıyor. Alpha öküz anlamına gelirken, yan yatırıldığında çift kubbeli çadırı andıran B harfi beth'in ilk ünsüzü olarak çadırı çağrıştırması nedeniyle simge olarak alınmış.

Ene son eki kürtçedir ve isimlere eklendiğinde yeri, memleketi anlamı yüklüyor.

Balabethene savaş tanrısı adına yapılmış bir tapınağın ve tapımının bulunduğu memleketi işaret ediyor.

Pal savaşçı, palon ise çoğulu, batı yazımından diyako yada daihakku diye yanlış aktardığımız sözcüğün aslı ve kürtçe telaffuzu 'duekon' olarak Palonduekon dağlarında varken biz bu dağları kendi dilimizdeki gibi telaffuz etmek yerine türkçe yazıma itibar ediyoruzki tümden tahriftir. Benim komşularımdan birini babasının adı Duekon'du, özel isim olarak da kullanılıyor. Oğul tanrı tapımının rahiplerine verilen isimdir, daha sonraki İran göçü döneminde genel olarak tüm rahiplere verilmiştir. Hristiyanlıktaki Diakon yani rahip sözcüğünün de esası budur.

Palonduekon 'savaçıların rahipleri' anlamına geliyorki Dersim savaşçılığıyla ünlü, kutsiyetleri hala oğul tanrı ve her ziyaretgahın Bava Dusikun gibi iskit boyuyla ilgili ismi var.

Muş ismi de Herzfeld'e göre oğul tanrının sıfatlarından biridir. Kürtlerde tapım şeklini işaret eden isimler oldukça yaygın, buna karşılık Zerdüşt inancına tanıklık eden yerleşme birimi isimleri kürtlerde hiç yok. Kürtlerin zerdüşti olduğunu Mardin, Muş, Bitlis, Pali, Tercon isimleri boşa çıkarıyor. Bu isimler Zerdüşt inancından bin yıl daha eski, Zerdüşt inancı bunları örtemiyor.

*

Sumer toplulukları sadece kürtleri değil yörenin diğer kavimlerini de etkilemişlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken 9 ayrı sitede farklı diller konuşan kavimlerin olmasıdır, bu sitelerin dilleri farklı olduğu gibi dinleri arasında da derin farklar olmamasına rağmen farklılıklar vardır. Her sitenin baştanrısı ve tapım şekilleri de değişebilmektedir. Kürtlerin yayıldığı coğrafyada yalnızca Sumer yoktur eş zamanlı olarak Elam ve Hurri vardır ve aynı dönemde varlık sürdürmüşlerdir. Sumer'in Mezopotamya'nın tümü olmayıp güneyine denk düştüğünü burada hatırlamak gerekir. Bu nedenle kürtlerin inançlarını belli bir coğrafya ile sınırlı tutmak mahzurludur.

Kürtlerin eski inançlarını yerli yerine oturtabilmek için Hitit, Mitanni, Kassit, Pala, Azzi ve daha sonraki dönemde İskit ve Part inançlarına bakmak gerekir. Kürtlerin bu kavimlerle binlerce yılın yarattığı değişmelere rağmen dil yakınlığı var öyleki bu dillerin doğru transkripsiyonu halinde bir kürt bu dillerden herhangi birini tercümeye, sözlüğe gerek kalmadan anlayabilir. Kürt inançlarının oluşumunda bu kavimlerin dinleri ve tapım şekillerinin izleri, etkileri var. Çok dilli Sumer içerisinde hint avrupalı dil konuşan Ur sitesi dışında netlikle hint avrupalı dil konuştuğunu söyleyebileceğimiz bir site yada topluluk yok, dahası bir Sumer dili yok ama Sumer'de konuşulan diller var. Kürtlerin dönem itibarıyla yayılma alanları Elam ve Sumer'in yirmi kat büyüklüğünde. Kürt dilini ve inançlarını, Hurri gibi yafetik, Elam gibi dravidi, Sumer gibi bu dillerin her birine ilaveten hepsini terkibine alan bir esperanto yordamıyla ilişki kuran yada her sitenin kendi içinde sami ve hint avrupalı dilleri konuştuğu kozmopolit Sumer sitelerinin değişik dilleri ve inançlarıyla açıklamak bana makul gelmiyor.

Kürt inançları açıklanırken kürtlerin etnik bakımdan hangi toplulukların devamı ve kültürel mirasçısı olduklarına bakmak daha doğru sonuçlara ulaşmamızı sağlar.

Ezdiliğin kürt inancı ve kürtlere mahsus bir inanç olduğunda kuşku yok ama kürtlerin büyük ve yaygın inancı değil. Kaldıki ezdiliğin orijinal haliyle ışık tapımını barındırdığı ama başka inançlar esas alınarak revizyona uğratıldığının kanıtlarını bu inançta tesbit etmek mümkün. Ezdilik bugün semavi inançların dominant hale getirildiği bir inanç niteliği taşıyor. Bizim işimiz ise kökleriyle. Kürtlerin direkt ilişkili oduğu topluluklarda egemen olan ışık tapımdır, hal böyle olunca ister istemez aya ve güneşe kutsiyet atfedilmesi zorunlu hale gelmekte, ışık tapımı ise ay tapımı ve güneş tapımı gibi sektlerin ortaya çıkmasını teşvik etmektedir. Ay ve güneş tapımlarının egemen olduğu bir inançta 'ana' kültünün mevcudiyeti kaçınılmazdır. Diyebilirizki teslis bu nedenle kürt inançlarında islamiyetin yayılmasına kadar bir sürekilik arzeder.

Hristiyanlığın bile başta monofizit bir inançken bilahare teslise icbar edilmesi Anatolik inançların zorlamasıyla gerçekleşmiştir. Kürtler Anatolia, Eran ve Miyanduab (grekçesi Mezopotamia) coğrafyalarında eşzamanlı olarak vardırlar. Nüfus ağırlıkları ve kurdukları son derece net imparatorluklara bakıldığında Anatolia birden çok imparatorluk barındırması ve bu imparatorlukların her birinin beşyüz yıldan fazla hükümranlığı gerçeği önünde Eran'daki büyük ama ömrü kısa Med varlığı bir inancın ve dilin oluşmasına yeterli süreyi sağlamaktan yoksundur. İskitlerin Med'ler den önce ve Partların Med sonrası varlıklarıyla ele alınması zorunludur. Buna rağmen dominant olan Anatolik dönem ve buradaki nüfus yoğunluğudur. Sumer'i ve Sumerle ilişkileri küçümsemiyor ve gözardı etmiyorum. Kürtlerin geçmiş inançları bu üç coğrafyada ayrı ayrı incelenmeye muhtaçtır. Sumer bahsi diğerlerini örtecek büyüklükte ve uzun süreli değil.

Kürtlerin Zagroslardan batıya ve doğuya akarak yayılmaları birden çok dil ve inançla karşılaşmalarını ve karışmalarını beraberinde getirdi. Bu nedenle kürtler çok dinli ve çok lehçeli. Her bir lehçe filolojik bakımdan bir başka dille karşılaşmanın ve karışmanın sonucu sayılır. Dil farklılaşması da inançlar hakkındaki görüşümün ve izlediğim yöntemin doğru olduğunu destekler mahiyettedir. Kürtlerin din ve inançlarının etkilenme boyutunu gözden kaçırmamakla birlikte Zagros'tan neler götürdükleriyle, dağlardan indiklerinde din ve kültür adına heybelerinde ne bulunduğuyla daha çok ilgilenilmesi elzemdir. Zaten kürtlerin izlediği farklı bir çok inanç içerisinde ışık tapımının değişmez olduğunu, kürtlerin kutsiyete ilişkin sözcüklerinin bile ışıkla ilgili olması her inançta ortak ve değişmez motif olarak karşımıza çıkıyor. Bir teoriden yola çıkarak tarih yazmak yerine varolanın incelenmesine dayalı bir metodu izlemek bilimselliğin gereğidir. Aksi tutum, bir mahzuru daha davet ediyor, kürtlerin kendilerine ait olanı yoktu, gittikleri her yerde karşılaştıkları inanca sarıldılar şeklinde bir görüşe rağbet etmeyi kaçınılmaz kılar. Bu cahil ve fukara Kenan Fani tarihe farklı baktı ve araştırdıki kürtler dilsiz ve dinsizdir demesinler. Kitapsız olmadığımızı Ahmed'e Xani söylemişti, kitaptaki tek doğru sözü buydu, bir alan yani iskit destanı olan milli destanımızın ismini bile arapça Zineddin'in ilk hecesi olan Zin'e tahvil edecek kadar islami bir yorumdu yazdıkları. Bizlerin yolumuzu yöntemimizi bugünün bilimsel metodlarına itibar edecek şekilde seçmemiz gerekeceği açıktır.